16 Türk devletinin bayrakları soldan sağa
Hun Devleti
Göktürk Devleti
Karahanlılar
Altınordu Hanlığı
Batı Hun İmparatorluğu
Avar Devleti
Gazneniler
Timurlar Devleti
Avrupa Hunları
Hazar Devleti
Büyük Selçuklu İmparatorluğu
Babûr Devleti
Akhunlar
Uygur Hakanlığı
Hârizmşahlar
Osmanlı İmparatorluğu.
Kimlikleri hakkında
200 yıldan beri türlü tahminler yürütülen ve bazı bilginler tarafından Moğol (K. Shiratory
Asya Hunlarını Moğol saydığı için)
Türk-Moğol karışımı (P. Pelliot
R. Grousset)
Türk-Moğol-Mançu karışımı (L. Cahun vb.)
Fin-Ugor (Klaproth
K. F. Neumann vb.) oldukları veya doğrudan doğruya Slav menşeinden geldikleri (Venelin
Ilovayski
Zabelin
Inostrantsev)
yahut Germen soyuna mensup bulundukları (Müllen-hoff
A. Fick
R. Much
J. Hoops)
veya Kafkas kavimlerinden bir kol teşkil ettikleri (L. Jeliç
Gy. Meszaros) ileri sürülen Batı Hunlarının
Asya hunları'nın torunları oldukları
son zamanlardaki araştırmalarla daha da açıklık kazanmıştır. Bu hususta birçok tarihî
coğrafî
linguistik ve kültürel deliller gösterilmiştir: Coğrafyacı Strabon (ölm. 25) Hunların Grek-Baktria krallığının doğusunda olduklarını söylerken
tarihçi Plinius (ölm. 125)
adı geçen krallığın
Hunlar tarafından yıkıldığını kaydeder ki
bu Hunlar'ı
Çin kaynakları
Hiung-nu olarak tanıtmıştır. Orosius (1. asrın sonları) ve Ptolemaios (M.Ö. 160-170) haritalarında
"Hun"ların oturdukları bölgeler
Çin kaynaklarında Hiung-nuların toprakları olarak belirtilmiştir. Batı Hunlarının
Asya Hunlarından geldikleri hakkında kuvvetli bir delil de
Fr. Hirth tarafından ortaya konmuştur. Buna göre
355-365 yıllarında Alan ülkesinin (Hazar-Aral arası) istila edilmesi münasebeti ile Çin kaynakları (Wei-shu)
bu memleketin Hiung-nular tarafından zapt olunduğunu kaydederken
o devir Latin yazan A. Marcellinus (4. asır sonu)
fethin Hunlar tarafından yapıldığını belirtmiştir. Aynı hadise üzerinde birbirini doğrulayan bir Uzak-doğu ve bir Batı kaynağının tespit ettiği Hiung-nu=Hun aynîliği
Çin'de
Hun başbuğu Liu Yüan sülalesi (304-329) tarafından
Lo-Yang'ın zaptında (311) esir düşen Sogdlu tacirlerden bahseden
Çin Tabgaç hükümdarı Kao-çung'a (452-465) yazılmış Sogd dilinde bir metin ile de ayrıca teyid edilmektedir. Geniş Hun imparatorluğu topraklarında
başta Gotça olmak üzere çeşitli Germen lehçeleri
İslav
İranî ve Fin-Ugor dilleri
Latince ve Grekçe konuşulmakta idi. Kaynaklarımızda
Hunlardan kalma dil yadigârlarından bir kısmının bu yabancı dillere ait olması tabiî görülebileceği gibi
hatta Hun hükümdar ailesinden veya yakın akrabalarından bazılarının adlarının
bilhassa Gotlarla çok sıkı münasebet dolayısıyla
Gotça'dan gelmiş olması da mümkündür. Fakat hükümdar sülalesinin soyca Türk olduğunda ve Hun kütlesinin Türkçe konuştuğunda şüphe yoktur . Hükümdar ailesinde tespit edilen adlar şöyledir: Karaton (kara don = siyah renkte elbise) veya Ka-ra-tun (güçlü soy)
Muncuk (boncuk
aynı zamanda "bayrak" manasında; Attila'nın babası); Attila; İlek
Dengizik (dengiz = deniz'den)
İrnek (Attila'nın üç oğlu); Aybars
***** (Attila'nın amcaları); Arıkan (Arıghan). Tanınmış kimseler: Basık
Kursık
Atakam
Eşkam. Topluluk: Akatir
Şar (Sarı = ak) - Ogur. Ayrıca
kımız Hatta Dura-Europos'da (Fırat nehrinin orta mecraında Suriye-Irak sınırına yakın yerde buluntu yeri) ele geçen M. 3. yüzyıl ortalarından kalma Parth ve Parsî dilindeki kitabede
Güney Kafkasya'daki Hunların Erk Kapgan
Topçak
Tarkan-beg
Kubrat
Kurtak gibi Türkçe adlar taşıdıkları ileri sürülmekte ve Batı Hun hükümdar ailesinin Asya tanhularından indiklerini tespit bile mümkün görülmektedir.
Hunlar
4. asrın ortalarında
Alan ülkesini ele geçirdikten sonra
374'de İtil (Volga) kıyılarında göründüler. O tarihlerde
Karadeniz kuzeyindeki düzlükler
bir Germen kavmi olan Got'ların işgali altında idi. Don-Dinyeper nehirleri arasında Doğu Gotları (Ostrogot)
onun batısında Batı Gotları (Vizigot) bulunuyordu. Daha batıda Transilvanya ve Galiçya'da Gepid'ler
bugünkü Macaristan'da Tisza nehri havalisinde Vandallar vardı. Bu dört Germen kavmi dışında
aynı bölgede
İranlı ve Slav kütleler
daha başka küçük Germen toplulukları da yaşıyordu. Hun başbuğu Balamir'in (veya Balamber) idaresindeki büyük taarruz
önce Doğu Gotlarına çarptı ve bu devleti yıktı (374)
kral Ermanarikh intihar etti. Yerine geçen Hunimund
Hunlar tarafından "tayin" edilmişti. "Hayret edilecek bir hareket kabiliyeti ve gelişmiş bir süvari taktiği ile" devam eden Hun taarruzunun
Dinyeper kenarında vurduğu ağır darbe
Batı Gotlarını da çökertti ve kral Atanarikh
kalabalık Vizigot kütleleri ile batıya doğru kaçtı (375). Böylece Hun askerî gücünün harekete geçirdiği ve çeşitli kavimlerin birbirlerini yerlerinden atarak
topraklarından çıkararak
Roma imparatorluğunun kuzey eyaletlerini alt-üst ederek
ta İspanya'ya kadar uzanmak suretiyle
Avrupa'nın etnik çehresini değiştiren
tarihî "Kavimler Göçü" başlamış oldu. Anî ve şiddetli Hun darbelerinin
beklenmedik mahallerde görünen Hun akıncı müfrezelerinin
Doğu Avrupa kavimleri arasında uyandırdığı dehşet
Batı dünyasında korkunç akisler yapmış
Hunlar aleyhine
çoğu Latin ve Grek kaynaklarında kayıtlı
inanılmaz rivayet ve hikayelerin çıkmasına ve yayılmasına sebep olmuştur. Hunlar
Gotlardan
Alanlardan ve Germen Taifallardan teşkil ettikleri yardımcı kuvvetlerle takviyeli olarak
ilk defa 378 baharında Tuna'yı geçtiler ve Romalılardan mukavemet görmeksizin Trakya'ya kadar ilerlediler. Ancak
Roma topraklarında görünen bu kuvvetler
keşif vazifesini yapan öncülerdi. Nitekim
aynı tarihlerde
bugünkü Macaristan ovalarına kadar akınlar tertiplenmişti. Hunlardan korkan
bugünkü Avusturya arazisindeki Markomanlarla Kuadlar
Roma topraklarına geçmeye hazırlanırken
İran asıllı Sarmatlar
sınırları ("limes") aşıp Roma imparatorluğu'na giriyor
önce Transilvanya'da duraklamış olan Batı Gotları da Roma hudutlarını geçiyorlardı (381). Diğer taraftan
bir kısım Germen menşeli kütlelerle İranlı Baştarnalar
Pan-nonia'dan (Batı Macaristan)
Alplere doğru sarkarak
İtalya'yı tehdide başlamışlardı.
Hunlar
Roma İmparatoru Theodosios I'in ölüm yılı olan 395'te
yeniden harekete geçtiler. Bu hareket iki cepheli idi; Hunlardan bir kısmı
Balkanlar'dan Trakya'ya ilerlerken
daha büyük sayıda diğer bir kısım
Kafkaslar üzerinden Anadolu'ya yöneltilmişti. Hun devletinin
Don nehri havalisindeki "doğu kanadı" tarafından tertiplenen Anadolu akını
Basık ve Kursık adlı iki başbuğun idaresinde idi. Romalıları olduğu kadar
Sasanî imparatorluğunu da telaşa düşüren bu akında
Hun süvarileri
Erzurum bölgesinden itibaren Karasu
Fırat vadilerini takiben
Melitene'ye (Malatya) ve Kilikia'ya (Çukurova) ilerlemişler
bölgenin en tahkimli kaleleri olan Edessa (Urfa) ve Antakya'yı bir müddet kuşattıktan sonra
Suriye'ye inerek Tyros'u (Sür) baskı altına almışlar
oradan Kudüs'e yönelmişlerdi. Çok süratli cereyan eden bu harekâttan korkuya kapıldıkları için
Hunlara dair acayip hikayeler uyduran kilise adamlarının dehşet dolu gözleri önünde
akıncılar
sonbahara doğru kuzeye çark ederek Orta Anadolu'ya
Kappadokia
Galatia'ya (Kayseri-Ankara ve havalisi) ulaştılar ve oradan Azerbaycan-Bakü yolu ile kuzeye
merkezlerine döndüler (395-396). Bu
Türkler'in Anadolu'da
tarihî kayıtlarla sabit ilk görünüşleri olmalıdır. 398'de daha küçük çapta tekrarlanan bu akınlar karşısında
Doğu Roma'nın genç imparatoru Arkadius
hiçbir ciddî tedbir alamamıştı.