İç isyanlar ve Terörle mücadele [değiştir]Ergenekon Operasyonu [değiştir]Ana madde: Ergenekon Operasyonu Ergenekon Operasyonu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
Türkiye Cumhuriyeti'nde
kaos ortamı yaratarak askerî darbeye zemin hazırlamak amacı ile suikastlar düzenleyen bir silahlı teşkilat olan Ergenekon isimli
Terör Örgütü oluşuma yönelik operasyonlardır. Ergenekon isimli bir örgütün varlığı 2007 öncesinde de zaman zaman konuşulmuş 2007'de başlayan operasyonlar sonrası Türkiye'nin ana gündem maddesi olmuştur. 150'ye yakın şüpheli hakkında 25 Temmuz 2008 tarihinde bir kamu davası açılmıştır. Hâlen devam eden davada bazı ordu komutanı dahil, çeşitli emekli ve muvazzaf subay ile onların sivil işbirlikçileri olduğu iddia edilen, birçok gazeteci, akademisyen, yeraltı dünyası ismi ve sivil toplum örgütü liderinin; seçimle işbaşına gelen meclis ve hükûmeti devirecek bir
askerî darbe planlamak ve Ergenekon adında bir silahlı
terör örgütü kurmak suçlamasıyla yargılanmaktadır. Davanın çıkış kaynağı ise 12 Haziran 2007 Ümraniye'de emekli astsubay
Oktay Yıldırım'dan, iki hafta sonra da Eskişehir'de emekli binbaşı
Fikret Emek'ten ele geçirilen el bombalarının seri numaralarının 2006 Mayıs ayında Cumhuriyet gazetesi binasına atılan el bombalarıyla örtüşmesi olmuştur. Bulunan el bombaları üzerine başlayıp genişleyen soruşturma kapsamında kamuoyunun da yakında tanıdığı birçok kişi gözaltına alınmıştır.
Dava hakkında hazırlanan iddianame 25 Temmuz 2008'de kabul edilmiş ve davanın ilk duruşması 20 Ekim 2008 tarihinde
Silivri Cezaevi içindeki adliyede yapılmıştır.
PKK [değiştir]Ana maddeler: Doğu isyanları listesi ve PKK İlk ayaklanma
1921 yılında
Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne karşı bağımsız zaza-alevi devleti kurma amacıyla
[kaynak belirtilmeli]girişilen Koçgiri aşireti tarafından başlatılan Dersim aşiretlerinin de desteklediği (
Tunceli) yöresinde gerçekleşen
Koçgiri İsyanı ayaklanmasıdır. Koçgiri ayaklanmasını Zaza-alevilerden; Haydar ve Alişan beyler ile Gülağaoğullarından Mehmed İzzet, Naki, Hasan Askeri, Kazım ve Alişir yönetmiştir. İsyan, Nurettin Paşa ve Topal Osman yönetimindeki [Giresun] muhafız alayı tarafından kısa sürede bastırılmış ve isyandan netice alınamamıştır. İsyana katılıp yakalananlara idam cezası verilmiş ancak daha sonra Dersim aşiretlerinin araya girmesiyle
Mustafa Kemal Paşa cezaları kaldırmıştır.
1930'larda meydana gelen
Dersim isyanı, yapılan bir askerî harekâttan sonra
13 Kasım 1937'de sona erdi. Ayaklanmanın lideri Seyit Rıza ile 6 kişi idam edildi. Çok sayıda ayaklanmacı değişik hapis cezalarına çarptırıldı. Durulmayan olaylar üzerine
1938'de yeni bir ayaklanma çıktı ve başlatılan ikinci askeri harekat sonunda Eylül
1938'de ayaklanma tamamen bastırıldı.
TBMM'de yapılan görüşmelerde, bu gelişmelerin başta
Fransa ve Fransa'nın mandası altındaki
Suriye tarafından kışkırtıldığı ileri sürüldü. Başbakan
İsmet İnönü ise,
Tunceli ilinde iki yıldır izlenen reform programının amacının bölgenin uygar bir hâle getirilmesi olduğunu belirterek, programa karşı bölgede direniş olduğunu belirtmiştir.
Kurtuluş Savaşı sırasında dahi yaşanan isyanlar Cumhuriyetin ilanından sonrada devam etmiş ve etmektedir.
1970'lerin başında örgütlenmeye başlayan,
1984'te dağ kadrolarını oluşturarak paramiliter yapıya bürünen, Kürdistan İşçi Partisi (
Kürtçe:
Partiya Karkerên Kurdistan, daha alışılmış hâliyle
PKK), KADEK ve Kongra-Gel isimlerini kullanmış olan, kendisine
Türkiye'nin güneydoğusu,
Irak'ın kuzeyi,
Suriye'nin kuzeydoğusu ve
İran'ın kuzeybatısını kapsayan bölgede bir devlet kurmayı amaçlayan ve bu amaçla söz konusu toprakların
Türkiye Cumhuriyeti sınırları dahilinde kalan kısmına sahip olabilmek için
Türk Silahlı Kuvvetleri ve sivillere karşı silahlı eylem yapan örgüt,
15 Şubat 1999'da
Abdullah Öcalan'ın
Kenya'da uluslararası bir operasyonla yakalanması ile büyük oranda çökertilmiş ve etkinliği yok denecek noktaya getirilmiştir. Bugün ise ad değiştirip siyasallaşarak meşrulaşma çabasına girmiştir.
İktisadi tarih [değiştir]Ana madde: Türkiye Ekonomisi Mustafa Kemal ******;
“ | Askerî ve siyasi zaferler iktisadi zaferle taçlandırılmazlarsa elde edilen zaferler sürüp gidemez, az zamanda söner... | ” |
|
diyerek bir ülkenin varlığını ve bağımsızlığını sürdürebilmesinin yegane koşulunun iktisadi alanda gelişmek olarak dile getirdiği anlayışını birçok devrim niteliği taşıyan atılımlar yaparak uygulamaya geçirmiştir.
******’ün uyguladığı modelin özgünlüğü de burada kendini göstermektedir. Bu modelin
ulusal çıkarları öne alan, tam bağımsızlık ilkesine dayalı,
demokratik nitelikleri sıklıkla vurgulanmıştır.
Lozan görüşmelerinin kesintiye uğradığı bir dönemde (
17 Şubat –
4 Mart 1923) düzenlenen “
Türkiye İktisat Kongresi” ekonomik bağlamda
ulusalcılık yönelimine ilişkin atıfların oldukça yoğun yapıldığı bir toplantı olmuş, devletin
millî iktisat ilkelerini benimsediğini ifade eden kararlar alarak
Misak-ı İktisadi olarak adlandırılan ekonomik hedef ve yöntemleri ortaya koymuştur. Bu esaslar bütün zorluklara ve sorunlara rağmen
Türkiye Cumhuriyeti’nin ekonomik siyasetinin esaslarını teşkil etmiştir.
Türkiye’nin bu yıllarda belirlediği ekonomik model “
Karma-ekonomik” bir modeldir. Özel sektörün serbest faaliyeti desteklenmekle birlikte, bu noktadaki çeşitli yetersizlikler yüzünden devletin ekonomik alanda faaliyeti adeta bir zorunluluk olmuştur. Fakat bu kararların asıl dikkati çeken tarafı : devletin düzenleyiciliğine ve destekleyiciliğine yoğun olarak vurguda bulunulmasıdır.
Türkiye'de çok partili sisteme geçiş ve dünya ile ekonomik ilişkilerin sıkılaşması,
İktisadi İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı (OECD),
Dünya Bankası (IBRD) ve
Uluslararası Para Fonu'na (IMF) üyelikle birlikte liberal düşüncelerle etkileşimin arttığı görülmektedir.
[18]Bakınız [değiştir]